Sentorlar ve Türkler
Sentorlar veya bir diğer isimleriyle Centaur (Kentaurlar) bilindiği gibi Yunan mitolojisinde yarı insan, yarı at olarak bahsedilen mitolojik varlıklardır. Görünüş itibariyle atın kafa kısmından insan bedeni olarak devam eden canlılardır. Bu yaratıklar ilk olarak yunan mitolojisinde görünseler de başka kültürlerin efsanelerinde değişik isimlerle karşımıza çıkmaktadırlar. Asalet ve kibirli yapılarıyla bilinirler. Bu yüzden de denilebilir ki Yunan mitolojisinde bilinen en asil yaratıklardır. Zaten dünya genelinde Yunan mitolojisi konusunda hiçbir fikri olmasa bile bir çok insanın aklına ilk olarak Sentor (Kentaur) ve bir diğer mitolojik yaratık olan yarı insan, yarı teke biçimli Satirler gelir.
Centaur ya da Sentorlar savaşçı bir topluluktur ve atları ile meşhur ülkelerinde yaşarlar. İnsanlarla sürekli savaş halindedirler. Savaş aleti olarak genelde ok kullanırlar ve zaten bir çok eserde de ok ile tasvir edilmişlerdir. Bilgili ve gerektiğinde çok saygılıdırlar. Kahinlik ve yıldızları okuyabilmek gibi değişik güçleri de vardır. Kendilerini fazlasıyla asil buldukları için kendilerinden başka hiçbir canlıya itaat etmeyecek kadar da kibirlidirler. Aslına bakarsanız Sentorlar tasvir edildikleri bütün eserlerde de gerçekten asil duruşları ön plana çıkarılacak şekilde tasvir edilmişlerdir. Yani insanlar bile bu canlıların asaletini kabul etmişlerdir. Sentorlar efsanelerde şaraba olan düşkünlükleriyle bilinirler bu nedenle Şarap Tanrısı Dionysos’a taparlar. Bir diğer düşkünlükleri olan kadınlar Sentorların başına bela açan en kötü huylarıdır. Hatta bu huyları yüzünden soylarının kuruduğu anlatılır. Bu özellikleriyle ilgili olarak Olympia Zeus Tapınağındaki alınlıklarda, davet edildikleri Lapith Kralının kızının düğününde gelini kaçırmaya çalıştıkları ve bu yüzden katledildikleri tasvir edilmektedir.
Mitolojide kökenleri hakkında iki farklı hikaye anlatılır. İlk efsanede Lapith Kralı İxion ve Nephele’in çocukları oldukları anlatılır. İkinci efsanede ise yine Lapithlerin Kralı İxion, Hera’yı ayartarak gizli bir buluşma ayarlar ve buna öfkelenen Zeus bir bulutu Hera’nın şekline sokup İxion’a gönderir.
Fakat her efsanede olduğu gibi Sentor efsanesinde de gerçeğe dayanan sebepler olduğu muhakkaktır. Bizi asıl ilgilendiren konu ise bu gerçeklerin neler oldukları ve Sentor efsanesinin doğuşuna nelerin sebep olduğudur. Bu bağlamda Sentorların atlarla ilgili olan, at üstünde savaşa giden ve atıyla yatıp kalkan bir toplum olduğunu ve zaman içerisinde ki söylencelerle yarı at yarı insan biçimli yaratıkların oluştuğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Gelelim Sentorlar ve Türklerin bağlantısına. Bir az öce de bahsettiğimiz gibi Sentorlar atlarla iç içe olan bir toplumdan başka bir şey değildir. Türkleri incelediğimizde Sentorlarla ne kadar benzerlik gösterdiklerini çok iyi anlayacağız. Üstelik Sentor efsanelerinin anlatılmaya başlandığı dönemlerde Türkler veya Orta Asya Halkları atları evcilleştirip onlara hakim olmayı çoktan öğrenmişlerdi bile. Türklerin zaman zaman Orta Asya’dan batıya doğru akınlar düzenledikleri de bilinmektedir. Tarihi kaynaklarda Türklerin muhteşem biniciler oldukları anlatılmaktadır. At üzerinde süratle ilerlerken bile tam geriye dönerek ok atabilmeleri de bunun kanıtıdır. Zaten vur kaç taktiğini çok iyi kullanabiliyor olmaları sayesinde çok az sayıda ki süvari birlikleriyle çok büyük orduları mağlup edebilmişlerdir. Atları savaşta kullanabilmelerinin yanı sıra atların sütünden kımız yaparlar, etleriyle de beslenirlerdi. Türkler için vazgeçilmez olan atlar ile bir bütünlük oluşturuyorlardı. At üzerinde müzakere ederler, hatta gerekirse at üstünde uyurlardı. Yani kısaca atlarıyla yatıp, atlarıyla kalkarlardı. Savaş anında da atlar hızlı hareket eder, ve mümkün oldukça kafalarını öne eğerlerdi. Uzaktan bakıldığında atın sadece bacakları ve at üzerinde ki savaşçı görünürdü. Zihninizde canlandığınızda gözleriniz önüne Sentorlar geliyor olmalı.
Leave a reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.